Ankaralılar & İtalyanlar (Afaki Bir Bakış)

Ölüme, yani/ya da, temsili olarak da olsa bizler için çirkini çağrıştıran birtakım güçlü olgulara karşı (elbette savaşım anlamında bir karşıtlık) nereden geldiğini pek anlamlandıramadığımız bir kuvvet ve dirayet sarar etrafımızı. Bu hissizlik yahut soğukkanlılık olarak yüzeyselleştirilmeye meyil gösteren bir mevzudur.

Korkunç bir kentin, görece/zorunluluktan, çok düşünen insanları olarak gördüğüm -kayda değer- bir grubun farkındalığına varmamızı sağlayan birtakım Ankaralılar da,

(dünya standartlarıyla kıyaslandığında) Berbat bir futbol estetiğinin sonucu olarak gelişmek zorunda kalmış efsanevi tribün kültürünü gözümüze gözümüze sokan İtalyanlar da, bu diyalektik sürecin sağlamasını tümevarım yoluyla gerçekleştirmekte ve gözlerimizde bütünlüğün, beraberliğin, tamamlanmışlığın getirdiği güven duygusuna dair bir ışık bırakmaktalar.

Bu bağlantı, üzerine düşünülmesi gereken bir bağlantıdır.

Evlat & Devlet

Erkek evlat yayılma politikası güder. Bir nevi devlet bozmasıdır, iktidar bazında. Yalandan bir gerçekliği, göstermelik bir gücü temsil eder durur. Bu tavrı yeniledikçe yeniler ve günden güne büyüdükçe büyür. Çükünün boyuna müteakip. O yüzden ki anne sevgisi karşılıksızlığa mahkum, o yüzden ki annelerin acı eşiği yüksektir. Salt bu çeşit bir içgüdüsel hareketin getirdiği annelik tanımı dahi, feminizmi alaşağı etmeye yeter de artar bile. Erkek evlat savaş, dişi evlat ise planlı pasivizmden beslenir.

Altın Oran

Evren, yuvarlanarak kendini sağlama alır. Çemberde eşitlik vardır. Köşelilikte ölüm ihtimallere bulaşır.

Depo

Geçmiş, ölümü maddelerde depolar. Öyle ki: duyduğun hikayelerin ardından, bir yok oluşa itibar etmek gelmez içinden.